top of page
OBJET PETİT A OLARAK NOSTOS

OBJET PETİT A OLARAK NOSTOS

BURAK HAVA

1 Haziran 2024

Bu yazı 24.04.2024 tarihinde Nostos Topluluğuna ithafen yazılmıştır.

Arzunun ulaşılamaz nesnesine ulaşmanın tek yolu bu yüce nesnenin imhasıdır, hiçliğe duyulan istek buradan başlar.


Hiçbir şey istememe, (herhangi bir şey istemiyorum anlamında) ile aktif biçimde hiçliğin kendisini istemenin nihilist tavrı arasındaki Nietzsche’nin klasik karşıtlığını vurgulamak istiyoruz; Nietzsche’nin yolunu izleyerek Lacan, anorekside öznenin sadece ‘hiçbir şey yememesinden’ öte, nihai olarak arzunun obje sebebi olan Hiçlik’i (boş) aktif olarak yemek istediğini vurgular. Bunun benzeri Ernst Kris’in, gerçekte bir şey çalmadığı halde hırsızlık suçluluğu duyan, ünlü hastası için de geçerlidir. Onun çalmış olduğu şey tekrarlarsak, hiçliğin kendisiydi.


Kişinin asla tamamen elde edemeyeceği arzu nesnesi, kişiyi sürekli bir arayış ve tatmin olmamışlık durumunda tutar. Kişi, objet petit a elde etmeye çalışırken, aynı zamanda bir tamamlanmamışlık ve boşluk hissi yaşar. Bu durum, Lacan’ın teorisinde, hiçlik isteğiyle bağdaşır çünkü arzu nesnesinin elde edilemeyişi kişide bir tür içsel yıkımı ve sürekli bir yok olma halini tetikleyebilir. Objektif olarak bakıldığında, objet petit a, bireyi hem var olma hem de yok olma arasında bir gerilimde tutar ve bu da hiçlik isteği ile uyumlu bir yapı oluşturur. Böylece, objet petit a (küçük a) ve hiçlik isteği arasındaki ilişki, bireyin sürekli tatmin edilmeyen bir arzuyla yaşaması ve bu durumun bir tür içsel çatışma ve yok oluş dürtüsüne yol açması şeklinde kurulabilir. Çünkü her nesne, kendimizde olan gibi, kendisinde olduğu gibi, bir boşluk ile sahiplenilir. Nesnedeki boşluk özne ile içkinleştiğinde nesne olumsuzlanır. Bu olumsuzlama olumsuzlandığında (muhtemelen) Hegelci bir yabancılaşma doğuracaktır. Hegel’in temel iç görüsü tam da her dışsal karşıtlığın şeyin içkin-öz karşıtlığında temellenmiş olduğu, yani her dışsal farkın öz-farkı içerdiği değil midir? Anlaşılır açıklamak gerekirse, bizim Tanrı’ya yabancılaşmamızı Tanrı’nın kendine yabancılaşmasıyla çakıştıran Hegelci öz budur.


Bu tutum yarılmış özne ile sıkı ilişkilidir. özne, bilinçli benlik (ego) ve bilinçdışı arasındaki sürekli gerilimle tanımlanır. Bu durum, öznenin kendi içsel gerçekliği ve dış dünya arasında tam bir uyum sağlayamamasından kaynaklanır. Özne, asla ulaşamayacağı bir arzu nesnesinin peşinde koşarken, bu nesnenin peşinden gitme süreci onun sürekli bir eksiklik hissi yaşamasına neden olur. Öznenin kendisini bir bütün olarak görememesi, kendisinin sahip olmadığı ve kendi dışında kalan bir mutlağın içinde yüzer. Anlaşılırlık açısından örnek vermemiz gerekirse; bir Sosyal Medya kullanıcısı muhtemelen (1<) bir yarılmış öznedir. Sosyal medyada yarattığı benlik, öznenin dil ve imajlar aracılığıyla kendini ifade etme çabasıdır, ancak bu çaba, öznenin gerçek duyguları ve yaşantıları ile tam olarak örtüşmez. Örtüşmediği kısımlar hakkında kaygı duyar. Kaygıyı tamamlamak ister, kendini tamamlayamaz. Deleuze önermelerin şeyleri tanımlamadığını ama o şeylerin sözel edimselleşmesi olduğunu, yani sözel halleriyle şeylerin kendileri olduğunu ifade eder.


Nostos Deleuze’cü bir materyalizm midir? Yahut söylemsel materyalizmden, Foucault’dan geriye kalanlar mıdır? Yersizyurtsuzlaştırılan’ın eve dönüş arzusu ve bundan kaynaklı nostalji tutkusu, yüce arzu nesnesi olarak nostos, hiç gerçekleşmeyecek olan hiçliğin arzusudur. Hiçbir yere ait olamayan özne hiçliğin kendisine aittir. Nostosun ‘objet petit a’ olarak pozisyonu bu nedenle güçlüdür. O, öznenin dönüşünü engelleyen eksikliği temsil eder. Bu eksiklik, öznenin sürekli olarak arzuladığı ama asla tam olarak kavuşamadığı bir şeydir. Öznenin bu arzusu, onu sürekli bir arayış ve yeniden inşa sürecine iter, ancak bu süreç hiçbir zaman sonlanamaz çünkü arzu edilen yuva veya geçmiş artık gerçek bir şekilde var olamamaktadır. Dolayısıyla, Nostos, hem bir arzu nesnesi hem de erişilemeyen bir kayıp olarak “objet petit a’ya, hem de tözden sıyrılmış mutlağı adreslendirmek isteyeceği bir sinematografiye dönüşür ama hiçbir zaman kendine dönüşemeyen, bu nedenle her durakta kendi tözden sıyrılmış mutlağını yaratan yapıbozumcu mültecidir. Bu sinematografiye dönüş spekülatif bir realizm yaratma girişimidir. Hakikat görüngüsü özneye katlanamayacağı bir hipergerçeklik sağlar. Burada objeler özdeştir. Bu radikal karşıtlıkların spekülatif özdeşliği, özne gerçekleşmesini önleyen engelin/yapının ta kendisidir, ancak kendi sistemini besleyen  yine  kendisidir.


Dönecek bir ev yoktur.


Kaynakça:

 

https://nostoscommune.wordpress.com/2024/04/29/objet-petit-a-olarak-nostos-burak-hava-yazdi/

bottom of page